SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4704 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُصَفَّى حَدَّثَنَا بَقِيَّةُ قَالَ حَدَّثَنِي عُمَرُ بْنُ جُعْثُمٍ الْقُرَشِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي زَيْدُ بْنُ أَبِي أُنَيْسَةَ عَنْ عَبْدِ الْحَمِيدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ نُعَيْمِ بْنِ رَبِيعَةَ قَالَ كُنْتُ عِنْدَ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ بِهَذَا الْحَدِيثِ وَحَدِيثُ مَالِكٍ أَتَمُّ

 

Nuaym b. Rabia'dan demiştir ki: "Ömer b. el-Hattâb (r.a.)'ın yanında idim.."

 

(Nuaym sözlerine devam ederek) Şu (bir önceki 4703.) hadisi rivayet etmiştir. Ancak (bir önceki) Malik hadisi bundan daha ayrıntılıdır.

 

 

İzah:

Hadis-i şerifte, cehennemliklerden önce cennetliklerden bahsedilmesi Allah'ın rahmetinin gazabına gâlib olduğunu ifade eden hadis-i şerife işaret vardır.

 

Bk. Buhari, tevhid. bedu'l-halk; Müslim, Tevbe, İbn Mâce, zühd. Ahmed b. Hanbel, II, 242. 258, 260. 313, 358, 381, 397, 433, 466.

 

Allah'ın Adem aleyhisselâmın sulbünden cennetlikleri sağ eliyle çı­kardığı ifade edildiği halde cehennemlikleri hangi elle çıkardığı belirtil­memiştir. Çünkü sağ el, hayırlı işler için kullanılır. Sol el ise, hayırdan uzak işler için kullanılır. Bu sebeple Hz. Nebi, cennetliklerin Hz. Adem'in sulbünden sağ elle çıkarıldığından bahsetmiş, fakat kâfirlerin sol elle çıkarıldığını teeddüben zikretmemiştir.

 

Hadis-i şeriften anlaşıldığı üzere Allah, kimlerin cennetlik, kimlerin cehennemlik olacağını ilm-i ezelîsiyle bilmiş ve takdir etmiştir. Bu ilim ve tesbit, şaşmaz, aynısı çıkar. Ancak kulların, cennetlik ya da cehennem­lik olmaya sebep olacak amelleri işlemeleri kendi iradeleri dışında değil­dir. Allahü Teâlâ kimin cennet ehlinin amelini işlemek niyyetinde oldu­ğunu, kimin de cehennem ehlinin amelini işlemek niyyetinde olduğunu, bildiği için onların yapmak niyyetinde oldukları ameleri kendilerine ko­laylaştırır ve ellerinde halkeder. Neticede cennet ehlinin ameli üzerinde ölen cennetlik ve cehennem halkının ameli üzerinde Ölen de cehennemlik olur. Şurasını da unutmamak lazımdır ki cennete girenleri, cennete sokan, sadece amelleri değildir. Bir başka ifadeyle, bu amelleri cennete girmele­ri için yeteri değidir. Allah'ın lütfü olmadıkça amelleriyle cennete gire­mezler. Öyleyse cennete girmeleri Allah'ın lütfü sayesinde olur. Amelle­ri sayesinde cennetteki dereceleri artar, devamlı olarak Allah'a kul olma niyetini taşıdıkları için de cennette ebedi olarak kalma hakkını kazanırlar.

 

Cehennemliklere gelince, bunlar oraya Allah'ın zorlaması, mecbur et­mesi ile girmezler. Ancak iradelerini kötü yolda kullandıkları ve kötü ameller işledikleri için Allah'ın onların elinde kötü ameller yaratması ile girerler. Öyleyse kafirler cehenneme girerken lütfuyla değil de adaletle muamele görerek girerler. Cehennemin en alt ve en üst derecelerine atıl­maları ise, yine dünyadaki amellerine bağlıdır. Cehennemde ebedi olarak kalmalarının sebebi de ebedi olarak isyan etme niyyetini taşımalarıdır. Öyleyse kafirler cehenneme girerken lütfuyla değil de adaletle muamele görerek girerler. Cehennemin en alt ve en üst derecelerine atılmaları ise, yine dünyadaki amellerine bağlıdır. Cehennemde ebedi olarak kalmaları­nın sebebi de ebedi olarak isyan etme niyyetini taşımalarıdır. Öyleyse önemli olan kişinin cennet ehlinin ameli üzere ölmesidir.

 

Hadis-i şerifte sözkonusu edilen Allah'ın Adem (a.s.)'m zürriyetini sulbünden çıkarıp onlarla konuşması konusunda iki görüş vardır:

 

1- Aslında Allah, züniyetleri, Âdem Aleyhisselamın sulbünden çıka­rıp onlarla konuşmuş ve ahid almış değildir. Fakat Allah'ın dünyada hida­yete vesile olacak dalâletten koruyacak bütün delilleri yaratıp onların gö­zünün önüne sermesi, delalet bakımından onlarla konuşması gibi kuvvet­li olduğundan böyle tasavvur ve ifade edilmiştir. Ancak bu görüş zayıftır. Zemahşeri ile Ebu Hayyan ve Ebu's-Suud efendi bu görüştedirler.

 

2- Gerçekten Allah bu nesilleri metinde anlatıldığı şekilde çıkarıp kendi­lerinden: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" demiş. Onlar da: "Evet Rab-bimizsin" demişler, Allah'a kul olarak yaşayacaklarına söz vermişler. Hep­si de verdikleri bu söze şahid olmuşlardır. Kuvvetli olan görüş de budur.